ÇOCUK ENDOKRİNOLOJİSİ VE DİYABET DERNEĞİ

Yeme Hastalıkları

Kişinin aşırı zayıf olduğu halde kendini şişman hissetmesi, ciddi bir kilo alma korkusu yaşaması ve kilo kaybetmeye yönelik takıntılı davranışlar göstermesi anoreksia nevroza olarak simlendirilir. Hastalar genellikle ergenlik ya da genç erişkinlik çağındaki kızlardır ve işe diyet yaparak birkaç kilo vermek arzusu ile başlarlar. Ancak bir kez kilo kaybı başladıktan sonra iştahı ve doygunluk hissini düzenleyen hormonal faktörlerin dengesizleşmesi ile bir kısır döngüye girerek gittikçe daha fazla kilo kaybetmeye başlarlar. Anoreksia nevroza ölümle sonuçlanabilen ciddi bir mental hastalık olarak kabul edilmektedir.

Tanı koymak için hasta ideal kilosunun ancak % 85’ine sahip olacak derecede zayıf olmalı, kendinin şişman olduğunu düşünüp kilo vermekle ilgili takıntılı olmalı ve en az 3 ay adet görmemiş olmalıdır. Anoreksia nevrozanın iki alt gurubu vardır. İlk guruptaki hastalar gıda tüketimini ciddi derecede kısıtlar. İkinci guruptakiler ise aşırı yemek ve açlık peryotları yaşarlar. Bu gurup hastada kendini kusturma, laksatif, purgatif kullanma ve aşırı egzersiz yapma gibi belirtiler de olabilir.

Akademik başarı düşüklüğü, seksüel aktivite eksikliği, açlık duygusunu inkar etme, gelişimsel gerilik, sosyal izolasyon, takıntılı davranış bozukluğu gösterirler. Pek çok hastada depresyon ve benzeri hastalıklar vardır.

Ancak yeme hastalıkları anoreksia nevroza ile sınırlı değildir.

Bulimia nevroza; Hasta iki saat içerisinde benzer şartlarda diğer insanların tüketeceğinden çok daha fazla yer ve bu sırada fazla yediğinin farkına varmaz ve/vaya kendini yemekten alıkoyamaz. Daha sonra kendini kusturur veya bir süre aç kalma, aşırı egzersiz yapma, laksatif, diüretik, diyet pili kullanma gibi kendini zayıflatmaya yönelik davranışlarda bulunur. Vücut şekli ve kilo ile aşırı ilgilidir.

Aşırı yemek ya da kilo kaybına yönelik obsesif davranışların ayda 2 hafta olmak üzere en az 3 ay sürmesi halinde bulimia nevroza tanısı koyulur.

İki alt tipi vardır. İlk gurup aşırı yeme peryotlarından sonra kusma, laksatif kullanma, asırı egzersiz gibi davranışlar gösterirken ikinci gurupta kendini kusturma yoktur sadece, beslenme ile ilgili obsesif davranışlar vardır. Hastanın kaç kilo olduğu tanı koymada bir kriter değildir, çünkü bazı hastaların kiloları normalden fazla olabilir. Hastalığın iyileşme ve kötüleşme peryodları vardır. Hastalar mutlu olunca şerefine yer, mutsuz olunca depresyondan çıkmak için yer. En sonunda kilo kaybetmekten umutsuz hale gelir.

Bazı hastalarda ise açıkça yeme bozukluğu olmasına karşılık yukarıda belirtile kriterlerin hepsini tutturamazlar, bu durum da özel dikkat gerektirir ve ED-NOS ( Eating disorders-not otherwise spesified) olarak isimlendirilir. Bunların haricinde Türkçeye ‘’ tekrarlayan çatlayıncaya kadar yemek ‘’ diye çevrilebilecek ‘’binge eating disorder’’ olarak tanımlanan bir başka yaygın yeme hastalığı daha vardır.

Anoreksia nevrozanın klinik bulguları kronik açlık ile ilintilidir. Aşırı kilo kaybı vardır, çocuk ideal kilosunun % 85’inden daha zayıftır, erişkinde BMI 17.5’dan düşüktür. Buna karşın vücut imajları bozulduğundan kendilerini şişman hissederek ayna karşısında uzun süre geçirirler. Büyümeleri duraklar, cinsel gelişim ve cinsel istek leri azalır. Bradikardi, hipotansiyon, hipotermi, anemi, elektrolit anomalileri gibi süregen açlık ile ilişkili metabolik anormallikler olur. Saçlar incelir, vücudun diğer kısımlarında lanugo kılları artar, soluk cilt rengi, çökük göz küreleri eklemlerde ve kemiklerde zayıflık , göz kenarlarında gece ödemi, dişlerde kayıp, kabızlık, dolaşım bozukluğuna bağlı tırnaklarda morarma , immun fonksiyonlar da bozulma gibi çöküş belirtileri mevcuttur.

Hastalığın yıkıcı sistemik hastalıklardan ayırıcı tanısı önemlidir. Bulumia ve EDNOS ile ayırt edilmesi her zaman kolay olmaz. Ayrıca bu hastalıklar bir birine dönüşebilir. En önemli kriterlerden biri olmamasına karşılık kişide yine de hayat tehdit eden yeme hastalığı olabilir. Örneğin en sık görülen durumlardan biri anoreksianın tüm kriterleri tutmasına karşılık hasta ardışık üç siklus boyunca hala adet görmesidir.

Metabolik komplikasyonlar; Aşırı kusma, idrar söktürücü ya da ishal yapıcı ilaçların kullanılması vücut sıvısının ve hayati minerallerinin azalmasına sbep olabilir. Yetersiz beslenme ve vucut depolarında boşalmaya bağlı kan şekeri düşebilir. Bütün bunlar hastanın ölümüne ya da zihinsel fonksiyonlarını kalıcı şekilde bozulmasına sebp olacak dercede zedelenmesine sebp olabilir.

Endokrin komplikasyonlar; Tiroid, böbrek üstü bezi, gonadlar gibi pek çok endokrin organın çalışması bozulur. Adet görememe, cinsel istek azalması, ergenlik gecikmesi, büyüme durması ve osteoporoz gibi ciddi endokrin komplikasyonlar gelişebilir. Endokrin bozuklukların pek çoğu hastanın kilo alması ise aylar içerisinde düzelir, ancak osteoporoz tedavisi gerekebilir.

Anoreksi nevrozanın tedavi oldukça karmaşık ve zorlu bir süreçtir. Diyetisyen, aile terapisti, psikiatr ve endokrinologdan oluşan tim gerekir. Tedavi uzun sürelidir. Tekrarlama riski vardır.

Kalp hızı 50/dk’nın, kan basıncı 80/40 mmHg’nin altına düşmüş, postural kan basıncı değişiklikleri 10 mmHg’den fazla ise, EKG değişiklikleri, elektrolit inbalansı varsa, vücut ısısı 35.5 C’nin altına, ağırlık ideal kilonun% 75’inin altına düşmüş ise yatarak tedavi gerekir.

Diyet eğer aniden yüklenirse hastayı kaybetmek mümkün olduğundan azar azar başlayıp günden güne artırılır. Günlük egzersiz programı verilmelidir. Ciddi ve sürekli psikiyatrik destek verilmelidir.

Prognozda hastalığın başlangıç yaşı, süresi ve kilo kaybının miktarı önemlidir. Hastaların % 50’si tamamen düzelir, %20’si düzelmez, %20’si zayıf kalır, %10’u ise açlıktan ölür.

Obezite yani şişmanlık çağımızın en yaygın yeme hastalığı olmasına karşılık bu durumun tam karşıtı olan yememe hastalıkları yada yeme davranışında bozukluklar da çok ciddi sonuçlar doğurabilen ve dikkatle hikaye alınırsa hiç de sanıldığı kadar nadir olmayan önemli hastalıklardır. Ülkemizde ne yazık ki çocuğun kilosu annesinin hayat başarısı olarak kabul edilmekte ve anneler, aile büyükleri ve ‘’çevre’’ hiçbir zaman çocuğun kilosunu yeterli bulmamaktadır. Benim 30 yıla yaklaşan hekimlik gözlemlerime göre sıkça yapılan ve çocukların yeme davranışlarını kalıcı bir şekilde bozan ilk hata; Çocuklara beslenme adı altında tuzlu, tatlı, yağlı ne bunursa süt içerisinde bulamaç yapılarak verilmesidir. İkinci hata ise zaten doymuş olan çocuğu daha da yemesi için zorlamaktır. Bu iki durumun çocuğun tat alma ve doyma hislerine kalıcı şekilde zarar vererek ömür boyu sürecek yeme hastalıklarına yol açtığı kanaatindeyim.

Prof. Dr. Ayşenur Ökten
Karadeniz Teknik Üniversitesi
Çocuk Endokrinoloji Bilim Dalı



** Web sitemizde yer alan yazılar bilgilendirme amaçlı olup; hekim tavsiyesi olarak algılanmamalıdır.