ÇOCUK ENDOKRİNOLOJİSİ VE DİYABET DERNEĞİ

Çocukluk Çağında Tiroid Nodülleri

Çocukluk çağında muayene sırasında her yüz çocuktan birisinde tiroid nodülü saptanmaktadır. Ergenlik çağına doğru ve ultrasonografi gibi görüntüleme yöntemlerinde sıklık daha fazladır. Tiroid nodülü gelişimi kızlarda, ergenlik döneminde, ailesinde tiroid bezi hastalığı olanlarda veya hastanın daha önceden bilinen bir tiroid bezi hastalığı varsa nodül görülme sıklığı artmaktadır. Tiroid nodülünün önemi, çocukluk çağında görülen tiroid nodüllerinden kanser çıkma olasılığının erişkinlerden yaklaşık 4 kat daha fazla olmasıdır. Bu konuda yapılan çalışmalar çok değişik oranlar bildirmekte olup, kabaca tiroid nodüllerinin %2-5 oranında kanser gelişimine yol açtığı bildirilmiştir. Tiroid bezi kanserleri çocukluk çağında görülen kanserlerin yaklaşık yüzde üçünü oluşturmaktadır.

Tiroid Bezinde Nodül Gelişimine Zemin Hazırlayan Risk Faktörleri

1. Çevresel faktörler

Radyasyona maruz kalma tiroid kanser gelişimi için en iyi bilinen risk faktörüdür. Bu ilişkinin henüz bilinmediği yirminci yüzyılın ilk yarısında (1940-1950’li yıllar) çocukluk çağında birçok üst solunum yolları ve baş-boyun hastalıklarında radyoterapi yaygın olarak kullanılmaktaydı. 1960’lı yıllarda çocuklarda tiroid kanserlerinde hızla artışın dikkat çekmesi üzerine, yaklaşık 10 yıl öncesi uygulanan radyoterapinin bu artışın nedeni olduğu gösterildi. Bu yıllardan itibaren radyoterapi kullanımı hızla azaltılarak, sadece radyasyona duyarlı kanserlerde ve organ nakli, kemik iliği transplantasyonu öncesi kullanımlar ile sınırlandırıldı. Radyoterapi alan kanser hastaları da ikincil kanser çıkma riski açısından düzenli aralıklar ile yakın takip edilmektedirler. Özellikle baş boyun bölgesine radyoterapi alan çocuk ve diğer yaş grubu hastalar 6-12 ay aralıklar ile fizik muayene, yılda bir ultrasonografi ile tiroid bezleri değerlendirilmelidir. Çünkü radyoterapi sonrası en fazla kanser tiroid bezinden çıkmaktadır. Bu hastaların takibinde tiroid bezinde nodül saptanması durumunda hızla araştırılarak iyi huylu mu? Kötü huylu mu? belirlenmelidir. Çünkü kanser tedavi başarısını belirleyen en önemli faktör erken tanı ve tedavidir.

Radyasyona maruziyetin diğer şekli ise çevresel felaketlerle radyasyona maruz kalınmasıdır. Yakın tarihimizde en iyi bilinen örnek 1986 yılında yaşanan Ukrayna’nın Çernobil bölgesindeki nükleer santral faciasıdır. Bu bölge ve buraya yakın bölgelerde yaşayan insanlar çok yüksek oranlarda radyoaktif iyoda maruz kaldılar. Faciadan henüz 5 yıl geçmesine rağmen özellikle çocuk yaşlarda ve tiroid bezinde kanser sıklığı hızla arttığı bildirildi. Çernobil faciasından sonra görülen tiroid kanserleri sıklığında cinsiyet arasında farkın olmadığı, en fazla otoimmun tiroid bezi hastalığı (Hashimoto tiroiditi gibi) olanlarda ortaya çıktığı ve kanserin çok hızlı seyir gösterdiği bildirildi. Bu gözlemden çıkarılan sonuç; Hashimoto tiroiditi (veya otoimmun tiroid bezi hastalığı) tanısı konulan çocuk ve adölesan hastalar düzenli olarak 6-12 periyodlarla izlenmeli, hastaların tiroid bezleri dikkatli fizik muayene ve yılda bir kez tiroid ultrasonografisi yapılmalıdır. Bu hastalarda ortaya çıkabilecek tiroid nodüllerinden ince iğne biyopsisi yapılarak kanser riski olup olmadığı belirlenmelidir.

2. Genetik faktörler

Bir ailede “medüller tiroid kanseri” tanısı konulması, diğer bireylerin de bu kanser açısından araştırılması ve izlenmesini gerektirir. Medüller tiroid kanseri ailede ilk defa çıkmış olabilir, kalıtsal geçiş özelliği nedeniyle ailenin diğer bireylerinde de görülebilir. Medüller tiroid kanseri saptanan kişide birden fazla bölgede kanser olasılığı da unutulmamalıdır.

Carney kompleksi denilen hastalıkta; tiroid kanseri, böbrek üstü bezlerde nodüller, kortizol salgılanımında artışa bağlı Cushing hastalığı, erken ergenlik ve erkek çocuklarda testis tümörü gelişme sıklığı artmıştır.

Ailesel geçiş gösteren ve barsaklarda çok sayıda polip oluşumunun gerçekleştiği hastalarda da tiroid kanser riski artmıştır.

Tiroid Bezinde Nodül Tanısı Nasıl Konulur?

Gerek ailenin kendisi, gerekse başkaları tarafından fark edilen bulgu çocuğun boyun ön bölgesinde tiroid bezinin büyümesine bağlı guatr oluşumu en sık dikkat çeken bulgudur. Bu çocuğun sağlık kuruluşuna bu şikayet ile götürülmesi sonrasında fizik muayene ve ultrasonografik değerlendirme ile nodül saptanır. Guatr saptanan bir çocukta öncelikle tiroid hormonlarına bakılmalıdır. Eğer TSH 4.5 mIU/l üzerine çıkmış, total veya serbest T4 yaş grubuna göre normal limitlerin altına doğru inmiş, hatta normal limitten düşük ise bu çocukta hipotiroidi (tiroid bezinden yeterli hormon salgılanamaması) vardır. Bunun nedeni araştırılmalıdır. Çocukluk çağında en sık iki neden; iyot eksikliği ve otoimmun tiroid bezi hastalığı (Hashimoto tiroiditi) olup, idrarda iyot atılımı ve kanda tiroid otoantikorlarına bakılarak hipotiroidi nedeni saptanmalıdır. Hipotiroidi tanısı alan her olguya tiroid hormonu tedavisi (Levotiron, Euthrox gibi) başlanır ve tiroid bezi ultrasonografi ile değerlendirilir. Nodül saptanırsa, nodülün büyüklüğü, yapısal özelliği (solid veya kistik) belirlenir. Beş mm altındaki nodüller genellikle takibe alınır. Nodül saptanmayan olgularda da yılda bir ultrasonografi yapılmasında yarar vardır. Çünkü nodül daha sonradan da ortaya çıkabilir.

Tiroid Hormonu Başlanmasının Yararı Nedir?

Öncelikle büyüme ve gelişmekte olan çocuk için tiroid hormonunun normal limitlerde olması çok önemlidir. Bu nedenle hipotiroidi saptanan çocuklarda tiroid hormonu tedavisi çocuğu hipotiroidinin zararlı etkilerinden korur. Hormon tedavisinin diğer yararı, bezin kendisinden kaynaklanan hipotiroidide beyinden salgılanan TSH hormonu artarak bezi büyütür. Bezin TSH tarafından sürekli olarak uyarılması nodül gelişimini kolaylaştırır. Bu nedenle hormon tedavisi bezin büyümesini önler ve nodül gelişme riskini azaltır. Ancak tiroid hormonu tedavisi alan her çocuk en azından 6 ayda bir izlenerek ilaç dozu ayarlanmalıdır.

Nodülün İyi Huylu-Kötü Huylu Olup Olmadığı Nasıl Anlaşılır?

Nodül mutlaka bir sağlık kuruluşunda, tercihen endokrinoloji uzmanı bulunan bir merkezde değerlendirilmelidir. Klinik olarak nodülün kötü huylu olabileceği olasılıklarını arttıran özellikler; nodül tek, sert ve ağrısız ise; hastada ses kısıklığı varsa; hasta daha önce baş-boyun bölgesine radyoterapi almış ise; nodül belirli bir zaman aralığı izleminde hızla büyüme potansiyeli saptanmış ise; nodülü olan hastada veya ailesinde daha öncesinden tiroid kanseri öyküsü alınmış ise nodülün kötü huylu olma olasılığı yüksektir. Ultrasonografik değerlendirmede ise; nodül solid özellikte, sınırları belirgin değil, etraf dokuya veya damarlara bası gösteriyorsa, nodül içinde mikrokalsifikasyon tanımlanmış ise ve doppler incelemede nodül kanlanması çevre normal tiroid dokusuna oranla artmış görülüyorsa kötü huylu olma olasılığı yüksektir. Bu aşamadan sonra tanıyı kesinleştirmek için doku tanısı zorunludur. Bunun için ince iğne aspirasyon biyopsisi yapılmalıdır.

İnce İğne Aspirasyon Biyopsisi Nasıl Yapılır? Riskleri Nelerdir?

İnce uçlu bir iğnenin kullanıldığı enjektör ile tiroid nodülünden parça alma metododur. Genellikle ultrasonografi eşliğinde deneyimli bir radyolog tarafından yapılır. Her enjeksiyonda olduğu gibi hafif bir ağrı ve enjeksiyon bölgesinde düşük derecede kanama dışında başka riski yoktur.

İnce İğne Biyopsisinden Sonra Ne Yapmak Gerekir?

Histopatolojik değerlendirme sonucu beklenir. Sonuç iyi huylu değil veya şüpheli olarak rapor edilirse cerrahi tedavi yönünde karar verilir. İyi huylu gelirse yılda bir ultrasonografi ile izleme devam edilir.

Prof. Dr. Enver Şimşek
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi
Çocuk Endokrinoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi



** Web sitemizde yer alan yazılar bilgilendirme amaçlı olup; hekim tavsiyesi olarak algılanmamalıdır.